Szanowni, kochani.  Nowy rok zaczynamy tłumaczeniami z języka angielskiego na język turecki wybranych wierszy Olgi Lalić-Krowickiej. Dzieła tegoż dokonal nasz przyjaciel, utalentowany pisarz Can Yiğit Tunçman. 

Sevgili okuyucularımız. Yeni yıla Olga Lalić-Krowicka'nın seçme şiirlerinin İngilizce'den Türkçe'ye çevirileriyle başlıyoruz. Bu çalışma arkadaşımız, yetenekli yazar Can Yiğit Tunçman tarafından yapıldı.

Dearly beloved. We start the new year with translations from English into Turkish of selected poems by Olga Lalić-Krowicka. This work was done by our friend, the talented writer Can Yiğit Tunçman.

 

 

TO CREATE A POEM

  

I’m hungry

entitled

really.

Bring me something to eat

waiters - care assistants of night poetry.

I’m smoking a cigarette.

I’m drinking turkish coffee

in Kazimierz.

 

...

BIR ŞiiR YAZMAK

 

“Acıktım”

başlıklı,

Gerçekten öyle.

Bana yiyecek bir şeyler getirin garsonlar! - Gece şi̇i̇rleri̇ni̇n yılmaz yardımcıları.

Bir sigara yakıyorum ve

Bir Türk kahvesi içiyorum

Kazimierz'de.

 

...

 

The two sick

 

one is lying in the street

in a pool of blood

with a broken leg

everyone helps

they call an ambulance

 

next to him

there is another sick

he laughs up to the clouds

and the clouds laugh at him

but they won't help

they will kill his brain

with a human hammer

...

İki hasta

 

biri sokakta yatıyor

bir kan havuzunda

kırık bir bacakla

herkes yardım eder

ambulans çağırırlar

 

onun yanında

başka bir hasta var

bulutlara kadar gülüyor

ve bulutlar da ona gülüyor

ama yardımcı olmuyorlar.

beynini yok edecekler.

bir insan çekiciyle

...

 

Where the Saint sleeps

 

I’m nothing but a blurred painting

as I step the damp streets of Dukla.

And dream that olives grow on Cergova mountain

That tanks, bombs and all those weapons

are dragging through the streets.

 

 

Oh John, St John, dear and blessed

Release the people from loneliness

 

I don’t see the monastery, I hear John’s steps

as if he were walking under the lonely bell

and calling the birds and the injured

with the whole of his soul.

As is with his big hermit’s eyes

he were searching for the time to come again

and letting the angels decide

who to give that close gift.

The kid on the bike, the girl with the plait,

the baby in the pram?

 

 

Oh John, St John, dear and blessed

Release the people from loneliness

 

Sometimes these trees on the Hungarian Pass

fall in my dreams on bloody hands.

It’s not an apocalypse of trees, the sun is there too.

It’s just the pain of someone left alone in emptiness

calling for help to the heart of Mary Magdalene

 

Oh John, St John, dear and blessed

Release the people from loneliness

 ...

Aziz'in uyuduğu yer

 

Ben bulanık bir resimden başka bir şey değilim

Dukla'nın nemli sokaklarını adımlarken.

Ve Çergova dağında zeytin yetiştiğini hayal ediyorum

O tanklar, bombalar ve tüm o silahlar

sokaklarda sürükleniyor.

 

Oh John, Aziz John, sevgili ve kutsanmış

İnsanları yalnızlıktan kurtar

 

Manastırı görmüyorum, John'un adımlarını duyuyorum.

sanki yalnız çanın altında yürüyormuş gibi

ve kuşları ve yaralıları çağırıyor

tüm ruhuyla.

Büyük münzevi gözlerinde olduğu gibi

tekrar gelmek için zaman arıyordu

ve meleklerin karar vermesine izin veriyordu

bu yakın hediyeyi kime vereceğine.

Bisikletli çocuk, örgülü kız,

bebek arabasındaki bebek?

 

Oh John, Aziz John, sevgili ve kutsanmış

İnsanları yalnızlıktan kurtar

 

Bazen Macar Geçidi'ndeki bu ağaçlar

düşlerimin üzerine kanlı elleriyle düşer.

Ağaçların kıyameti değil bu, güneş de orada.

Bu sadece boşlukta yalnız bırakılmış birinin acısı.

Mecdelli Meryem'in kalbine yardım çağrısı

 

Oh John, Aziz John, sevgili ve kutsanmış

İnsanları yalnızlıktan kurtar

...

 

Translation/Çeviri: Can Yiğit Tunçman